Nedir ki bu sen söyle ...
...
söylenmemiş sözler varsa,
kaçırılıyorsa gözler uzaklara,
onlarca kelimeyle yazılmış paragraflara...
tek kelimeyle cevap geliyorsa ,
cevaplanmamış sorular düğüm oluyorsa boğazına
ellerin gidiyorda .. geri dönüyorsa hemen harflerden
baktığında her defasında oraya ...
göremiyorsan denizin maviliğini,
kelimeler arka arkaya diziliyorda ...
bir cümle bile kuramıyorsan adamakıllı
nedir ki bu sen söyle ...
bir fincan kahvenin kaldıysan kırk yıllık hatrına
bakarken kör karanlıkta yıldızlara ..
aralarından sadece bir tanesi kayıyorsa
dokunmadan tenine ellerin titriyorsa
tadını merak ediyorda ....
çok uzaksan o dudaklara
bir bakışını yakalayıpta, o an istediğin ...,
o deniz deryada kaybolmaksa
"o an" öncesi, bir boyu uzaksa artık sana
nedir ki bu sen söyle ...
midende ki cılız, derinden kasılmaya ...
anlam veremiyorda, bitmesini de istemiyorsan
oturduğun yerde kalmışta "acaba napıyor" düşüncesi,
tüm düşünceleri ayaklar altına alıp gelip gelip gidiyorsa
kulaklarına inanmadığın kelimeler ...
dökülmüşte parmaklarından ....
aklına gelip gelip çıldırıyorsan
bedeni bedenine değmeden ısınıyorda ...
ılık ılık dağılıyorsa yüreğinin en kuytu yerinden
yutkunup istemsiz ,sessiz kalmışsa dudakların ..
damağında ki kuruluk, gözlerine bulamışsa aniden
bir an için bilemezsen ne yapacağını...
mavi denizlerin üstüne çöktüyse bulutlar
ve az sonra çıkacak fırtınaya da yakalanıyorsan bile bile
dalga dalga çarpıp kıyılarına alıp götürüyorsa senden uzaklara
nedir ki bu sen söyle ...
kırık dökük kelimeler bir bir kopup yerlerinden
çarpıp duruyorsa yüreğinin duvarlarına
yankıları sessiz sessiz ulaşıyorsa kuytularına
ve tekrarlayıp duruyorsa anlaşılmazca
nedir ki bu sen söyle ...
yada dur !!
sen söyleme !!
ben söyliyeyim sana ..
yada boşver
kalsın ..
...kalmalısın
belkide ..
"o" andan "az önce" de
19.08......
söylenmemiş sözler varsa,
kaçırılıyorsa gözler uzaklara,
onlarca kelimeyle yazılmış paragraflara...
tek kelimeyle cevap geliyorsa ,
cevaplanmamış sorular düğüm oluyorsa boğazına
ellerin gidiyorda .. geri dönüyorsa hemen harflerden
baktığında her defasında oraya ...
göremiyorsan denizin maviliğini,
kelimeler arka arkaya diziliyorda ...
bir cümle bile kuramıyorsan adamakıllı
nedir ki bu sen söyle ...
bir fincan kahvenin kaldıysan kırk yıllık hatrına
bakarken kör karanlıkta yıldızlara ..
aralarından sadece bir tanesi kayıyorsa
dokunmadan tenine ellerin titriyorsa
tadını merak ediyorda ....
çok uzaksan o dudaklara
bir bakışını yakalayıpta, o an istediğin ...,
o deniz deryada kaybolmaksa
"o an" öncesi, bir boyu uzaksa artık sana
nedir ki bu sen söyle ...
midende ki cılız, derinden kasılmaya ...
anlam veremiyorda, bitmesini de istemiyorsan
oturduğun yerde kalmışta "acaba napıyor" düşüncesi,
tüm düşünceleri ayaklar altına alıp gelip gelip gidiyorsa
kulaklarına inanmadığın kelimeler ...
dökülmüşte parmaklarından ....
aklına gelip gelip çıldırıyorsan
bedeni bedenine değmeden ısınıyorda ...
ılık ılık dağılıyorsa yüreğinin en kuytu yerinden
yutkunup istemsiz ,sessiz kalmışsa dudakların ..
damağında ki kuruluk, gözlerine bulamışsa aniden
bir an için bilemezsen ne yapacağını...
mavi denizlerin üstüne çöktüyse bulutlar
ve az sonra çıkacak fırtınaya da yakalanıyorsan bile bile
dalga dalga çarpıp kıyılarına alıp götürüyorsa senden uzaklara
nedir ki bu sen söyle ...
kırık dökük kelimeler bir bir kopup yerlerinden
çarpıp duruyorsa yüreğinin duvarlarına
yankıları sessiz sessiz ulaşıyorsa kuytularına
ve tekrarlayıp duruyorsa anlaşılmazca
nedir ki bu sen söyle ...
yada dur !!
sen söyleme !!
ben söyliyeyim sana ..
yada boşver
kalsın ..
...kalmalısın
belkide ..
"o" andan "az önce" de
19.08......





0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home