Salı, Nisan 04, 2006

ÖylESiNE...

Hepimiz kendi kabuğumuzda bir takım korkularla boğuşur dururuz. Bu korkular bazen bizi motive eder ama çoğunlukla engeller. Bunlarla mücadele zordur ancak imkansız değildir. Bu konuda benim yorumlarım ile dostlarımın çeşitli yorumlarını aşağıda bulacaksınız. "Geçmişi araştırmak, nedenlerini niçinleri aramak bize pek az şey kazandırır bence, geçmişi araştırmaktan ziyade, şu an, şimdiki konumunuzun farkına varmak ve bunu araştırmak bizim için daha iyi olur. Hatta bir söz var, çok beğenmiştim. "Yolunuzun üstünde okla vurulmuş bir adam bulursanız, o oku kimin sapladığını, ne zaman olduğunu, okun ucunun sivri mi, köşeli mi olduğunu, o ok saplanırken kişinin ne hissettiği gibi soruları sormayın, adamın vucudundaki oku, saplandığı yerden çıkartın" bu söz bence de ilk önce yapılması gereken şeyi belirtiyor. Oku araştırmayın, adamı kurtarın. Yüzeysel çözümler gerçek çözümler değildir. Makyaj yapmak gibi... Hayat boyu bu çözümleri uygulayarak, sorunundan, problemin neyse ondan kurtulamazsın. Geçmişe bak demiyorum. Bakma ama bugünkü konumunu görmek ve farketmek seni esas iyileştirecek olan şeydir. Eğer üzerinde ok varsa o oku al, ya da çevrenden gördüğün destekleri reddetme, bırak o oku almanda çevren de sana yardım etsin. Çünkü, daha sonra sen de çevrene yardım edeceksin, onların vücutlarına saplanmış okları çıkartmak için sen destek olacaksın. Bugününüzü farketmekten korkmayın. Geçmişi unutun ama bugün ne durumda olduğunuzu araştırın. Bundan korkmayın. Kendinize baskı yaparak ne hastalıktan kurtulursunuz ne sigaradan ne de fazla yemek yemekten. Sadece bir köprüdesiniz ve korkular içindesiniz ama bu sizin öz varlığınız değil, sadece hastalanmışsınız, biz de buna yardım edeceğiz, o köprüde size el vereceğiz, korkularınızı aşmanıza destek olacağız. Hepsi bu." "Kaçan kovalanır, kovalanan kaçar." Bu bazı ilişkiler için geçerli tabi. Her ilişkinin açıklamasının bu olduğuna ise katılmıyorum. Bazen dürüst, samimi, içten ilişkiler de olur. Bu aile içinde olabilir de, olmayabilir de, arkadaşlar arasında olabilir de, olmayabilir de, sevgili ya da kardeşler arasında olabilir de olmayabilir de. Bütün ilişkileri kaçan ve kovalanan olarak açıklamak haksızlık olur. İnsanların bilgisi arttıkça, sorumluluğu da artıyor. Gereğinden fazla bilginin de sonuçta rahatsızlık getirmesi kaçınılmaz demişsin. Bu Nietchze için belki geçerli olabilir. Her filozof, her düşünür, bilgiyi arayan her bilim adamı ya da felsefeci için bunun geçerli olduğunu düşünebiliyor musun. Öyle olsaydı çoğu bilgiyi aramazdı, ki bilgiye kavuştukça huzur bulan, bilgi ürettikçe ve topladıkça evreni, kendini ve anlamı anlayan ve doyumlu olan dahiler tarihte çoktur. Bunlardan binlerce örnek verebilirim. Benim anlamakta zorluk çektiğim şey, bilgiden, bilgi aramaktan ve bilgi toplamaktan, bilgi üretmekten neden bu kadar çok korktuğunuz. Eskiler gibi, aman fazla okuma, kafan bulanır mı diye düşünüyorsunuz bilmiyorum ama, herkes kendi kapasitesi kadar düşünebilir zaten. Herkes eşit derecede bilgi arar düşüncesinde değilim. Kimi bu konularda zaten meraklı değildir, farkına bile varmaz. Bilgiyi aramaz. Ama bilgiden korkmak işte bunu anlamıyorum. Bilgi beni enterese etmez, beni ilgilendirmiyor, cümlesini anlarım ama korkmak cümlesini anlamakta zorluk çekiyorum. Neden zorluk çekiyorum, bunu açıklamaya çalışacağım. Ölmekten en çok kimler korkar biliyor musunuz, hayatı dolu dolu yaşamayanlar, kendilerine bu izni vermeyenler, ölmekten daha çok korkarlar. Hatta akıllarında yaşamdan çok ölümü gezdirirler. Hep ölümle doludurlar. Yaşamı dolu dolu istediği gibi yaşamış ve yaşayan insanlar, ölüm konularından daha uzak olurlar. Akıllarına bile gelmez, gelse de uzun boylu düşünmezler, rahat ve doyumlulardır, istedikleri şeyleri yapabiliyorlardır. Neden ölümü kafalarına taksınlar ki. Bu söylediklerimde çelişki var mı. Ölmekle, yaşamak arasında olan bazı insanlar vardır, ben, buna eğer bana kızmazsanız sürünenler diyeceğim, sürünenler hem yaşamaktan hem ölmekten korkarlar. Ama aslında en korkulacak şeyi yaşıyorlardır. Ama bunun farkına varmazlar. Yaşamak çok zevklidir, neden, çünkü istediğin herşeyi yaparsın, yaşam çoğunlukla senin elindedir ve bu yaşamı sen istediğin gibi şekillendirebilir, yaratabilirsin. Sürünmek nasıl birşeydir. İstediğin birsürü şey vardır ama bunu yapmaya gücün, enerjin yoktur. Kendini zaten bunu yapacak kadar akıllı, zeki ve cesur görmezsin. Herşeyden korkarsın. Bazı fobili arkadaşların da bildiği gibi, ayakkabı bağını bağlamaktan, hareket etmekten bile korkacak hale gelirsin. Sizce yaşamak mı korkutucu, sürünmek mi. Madem size sordum, cevabını ben de vereyim. Sürünmek çok korkutucu. Allah kimsenin başına vermesin. Ölmeyi tercih ederim. Sürünmeyi tercih etmem. Ölmek bile sürünmekten daha iyidir. Dikkat ederseniz, aslında intihar eylemleri, kişinin kendine ceza vermesinden çok, acılarının biteceğini umut etmesinden kaynaklanır. Artık sürünmekten bıkmışlardır ve ölmeyi tercih ederler (tabi her intihar için bu geçerli değil, ama çoğunlukla böyle olduğuna inanıyorum) bazı intiharlar ise çevresine ceza vermek, onları suçlamak için de yapılır. Ama bütün intiharların ağır depresyondan olduğuna inanırım. İntihardan kurtulup, tedavi görüp, depresyondan çıkan çok kişi, nasıl intihar ettim diye şaşırır. Aslında acılardan kurtulmak için tek çare görürler. Aslında hiç de çare değildir. Neyse, konuyu dağıttım. Size bir sorum var. Orada rahat mısınız. Gerçekten anne karnındaki gibi emniyette, doyumlu ve huzurlu musunuz. Eğer öyleyse rahatınızı hiç bozmayın. Yoksa orada kendinize işkence mi yapıyorsunuz, yaşayanları seyredip, onlar gibi olmadığınız için kendinizi cehennemde yanmaya mı mahkum ettiniz yoksa. Bunu öğrenmeyi çok isterdim. Orada mutlu musunuz? Son söyleyeceğim şey, şu: hayattan korkmayın, ölmekten korkmayın. Sürünmekten korkun. En korkutucu şey aslında budur. Eğer hayatı dolu dolu yaşarsanız, ölmek aklınıza bile gelmeyecek. Ölüm sizden uzaklaşacak ve onu çok az ve çok daha az korkutucu düşüneceksiniz. Bilgiden korkmayın, bilgi üretmekten de korkmayın, yaşama korkunuzu da yavaş yavaş atmaya çalışın. Bunlar sizi kötü yapmaz. Zaten bundan daha kötü ne olabilir ki. Yaşadığınız hayat çok mu iyi. Kendi tecrit odalarınızda mutlu musunuz ki, herşeyden korkuyorsunuz. Esas korkulacak şey yaşadığınız tecrit odaları, sizin yarattığınız ve yaşadığınız cehennem hayatı. İnanın cehennem tam da sizin yaşadığınız şey. Başka birşey değil.

...............................................

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home