Çarşamba, Nisan 12, 2006

Sevginin "en" hali

Zamanın birinde bir adam yaşamış..
bir de dillere destan aşkı diyardan diyara taşınırmış..
Öyle sevmiş öyle aşık olmuş ki gözleri sürmeli,
balık etli ,hem cilveli hem edepli, esmermi esmer
Gözleri kara ..kaşları onlardan da kara
bir kadına kıskançlık nedir bilmeyen bu adam
kendini hatta tüm gelmiş geçmiş hayattaki
yürekleri aşarak bazen karın spazmları..bazen de mide kanamaları geçirecek kadar kıskanmış o kadını.....yanındayken cengaver kesilir olmuş..bakkala çakkala tavır , posta koyar Olmuş.
Ne onsuz yapabiliyor nede onunla huzura erebiliyormuş...kıskançlık o ki ...önce etekler uzamış sonra
Bluzların kolları ..yetmemiş kapatmış o güzelim o kaymak gerdanını ...rüyalarına girer olmuş kiraz dudakları
Birde dudaklarına düşen lüle saçları....seher vakti kalkıp kapatmış kuzguni besberrak kısrak karası saçlarını...
Yolda daha rahat yürür olmuş adam ,dikkatini vermeden afeti hatuna ..ama konuşur olmuş mahalle halkı
Sanki inat edermişçesine bastıra bastıra hatununun gözlerinden ....uykular kaçmış dal dal sigaralar tellendirilmiş. Sabahın ilk saatlerine kadar...dedim ya onsuz da olmaz onunla da diye...yanından ayırmazmış hiç.. hattaki hacetine kadar düşünmüş taşınmış..yürümüş durmuş o kararı verene kadar ....tüm dini inançlarına ters De olsa kapatıvermiş karısını tüm dünyaya..derin derin oh lar çeker durumuş ... karısını kimseler görmüyor , süzmüyor diye....afet ise mağrur ve mahpus ellerinde yaşamak için tek çare boyun eğmek adamının isteklerine...her ne kadar gönlünden bu adam düşüp ölsede....

Günlerden birgün sehir dışına çıkması ve uzunca bir zaman kalması gerekmiş...
içinde fırtınalar ..yüreğinde şimşekler çakar olmuş , özleyeceğine mi yoksa kıskançlığından kuduracağına mı yanarmış...alsa götürse ..sırf erkek varmış toplanılacak yerde ..şanına leke sürdürmek istememiş kılıbık diye ...götüremezmiş o yüzden yanında....napar mış ne edermiş bilememiş...o gittiğinde geride böyle bir afeti ona göre bu kadar kurdun içinde bırakmak ölümden betermiş.......sonra aklına kapıyıa dışardan kilit vurup
Gitmek gelmiş...vurmuş kilidi içi rahatlamamış....kıskançlık bu dururmu ...ya demiş sıkılırda pencereden kaykılırsa o gözler....naparım diye düşünmüş....açmış kilidi ...bağlamış afeti bileğinden camdan pencereden en uzağa ...vurmuş kilidide başlamış yürümeye....

Ne mümkün yürümek içinde feryat figan kıskançlık çığırtkanları ...dururmu dönmüş geriye ....acaba demiş mahallenin yağız delikanlıları şevke gelirde ya girerde namusuna göz dikerlerse... Yine bilememiş ne yapacağını .....çıldırmaması ile arasında tek bir küçücük yürek varmış ama o yüreği kendisinden bile kısakınır olmuş adam....ve ayyuka çıkmış duyguları ile insanlığını bile unutmaya başlayıp ..kuruntularının üstüne
kat kat kuruntuları dikmiş....sonunda bakmış olmayacak önce ayaklarını kesmiş bacaklarıyla birlikte kızın ..olurda bir yolunu bulupta atmasın kendini dışarı diye....yetermi demiş hayııır ..ya peki elleriyle tırnaklarıyla sürüyüp o kısrak bedenini dışarı çıkarırsa....kesmiş ellerini kimseler ellemesin kimselerin elini tutmasın diye...

Birazcık rahatlamış ama bir avuç kuruntu kemirmiş çılgın beynini ......ya yardım isterse çığlıklarıyla... olmaaaz...kesmiş pespembe dilini kimselerin kulaklarında sesi çınlamasın diye..,bir an bi boşluk hissetmiş yüreğinde sanki huzur bulan bir ruh gibi yükseliyormuş gökyüzüne ...kaldırmış artık afetliği mazi olmuş kadını yerden ...canı sıkılmasın ..en azından aralanmış perdeden bakar diye aşk merdivenin durduğu tabureyi çekip ..üstüne koyuvermiş afet ten geri kalan bedeni ..bir büst ..bir anıt gibi..kadının kapkara sarhoş eden gözlerine bakarak...eğilip dudağına bir buse kondurmuş..ve kulağına eğilip "seni çok seviyorum biliyormusun...o kadar çok seviyorum ki lütfen beni anla" demiş..."kimselerle paylaşama seni....lütfen ..lütfen anla beni.." deyip ellerini yıkayıp üstünü başını toparlamış....sonra kadının tam önündeki televizyonu açıp...son kez kapıdan çıkarken ..katran karası o gözlere bakıp iç geçirmiş en derinlerinden....ve vurmadan kilidi kapıya sadece çekmiş kapıyı gitmiş yoluna......içi rahat ,gönlü kuş gibi kalbi ise sevgi dolu hissederek kaybolmuş sokağın ucunda ....
.
Gün ışımış ..çiçekler güneşe yüz vermiş...insanlar mahmur günaydınlar içindeyken adam varacağı yere çoktaan varmış..gözü arkada kalmadan.....afet ise dururmuş bir büst edasıyla konulduğu yerde ....haraket edemeden...belki de umut bile edemeden....birden irili ufaklı kah çok sesli kah az sesli çan sesleri zil sesleri duyar olmuş uzaklardan...insanlar çığlıklar atıp ..gülüşüyor ..sevinç çığlıkları
atıyormuş çocuklar...her ne kadar merak etsede ...merak ettiğiyle kalacağı için pek oralı olmamış ilk başlarda...sonra perde aralığından rüzgarla , sel gibi insanların geçtiğini ....arabaların o arnavut kaldırımlarında çıkarttığı tekerlek sesleri merak uyandırmış...dilsiz vucudunda...ama nafile...napabilirmiş ki....kocasının dönmesini beklemekten başka......

Birden bir karaltı hareketsiz kalmış ...hafif aralanmış perdenin ardında...uzun bir sessizlik olmuş ..o karaltıyla aralarında...sonra birden bir rüzgarla kaybolmuş karaltı tek görebildiği gün ışığında ....aradan epey bir zaman geçmiş dakikalarca. Sonra kapının önünde bir çift topuk sesi duymuş ...sonrada kapının kol sesini....korksunmu bir yabancıya böyle görüneceği için....yada sevinsinmi kocasını bu kadar özleyeceğini düşünmediğini farkettiği için...yada ne olursa olsun bir yabancının kollarında aslında olamamanın
Verdiği hüzün için...bu duygular sarmışken içini ...kapı açılır ve arkadan vuran güneş ışığı aydınlatır afeti...ama göremez yabancıyı saatlerce , kaldığı karanlığın verdiği geçici körlük yüzünden..sadece devasa bir karanlıktır içeri giren...yavaş ve emin adımlarla yaklaşır...afete doğru.. afet karıştırmış tır duygularını birbirine ne hissedeceğini bilemez....korku..heyecen..nefret..merak..umut hepsi ama hepsi bir cadı kazanında
kaynıyordur adeta....yabancı elini uzatır önce saçını okşar sonra yanağından akmış kurumuş kanları siler hafifçe...kavrayıp belinden bir bebek edasıyla kucağına alır...döner ve yine emin ve ağır adımlarla kapıya doğru ilerler....kapı eşiğinden geçip bir büyük arabaya doğru götürüp arabanın pek te rahat olmayan koltuğuna oturtur....sonra kapıyı kapatır...araba hareket eder...birden gözüne kapının üstündeki
Renkli kabartma yazı takılır.....önce içi burulur...sonra hüzün çöker kalbine...salına salına gezindiği o günler gözünün önünden geçer...sonra garip bir umut dolar içinde...sanki özgürlüğün ilk nefesidir içine çektiği biraz küflü de olsa...sonra buruk bir sevinç kaplar içini en son o güzel gözleri bi yazıya takılı kalır dakikalarca....orda şu yazıyordur....


"UMUDUN HİLİKATGARİBELERİ GEZİCİ SİRKİ"
" SHOW BAŞLIYOR BU GECE "

BuRÇiN TaRKaN ŞeNGöNüL ....deneme ...2002

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home